DİYARBAKIR’da konuşan Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, “Diyarbakır Büyükşehir’e de, bütün ilçelerimize de DEVA olacak adaylarımızı işlerinin başında göreceğiz. Kayyım uygulamasına maruz kalan belediyelerimiz için çalışmak, sadece Diyarbakır’a borcumuz değildir; demokrasiye borcumuzdur. Adalete borcumuzdur. Diyarbakır için ödevimize çalıştık. Tüm DEVA kadroları, aday oldukları her yerde gerekli hazırlıkları yaptılar, yapıyorlar” dedi.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin aday tanıtım töreni ve bir dizi ziyaretler için Diyarbakır’a geldi. Bir otelin toplantı salonunda düzenlenen aday tanıtım toplantısına katılan Babacan, partisinin Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerinin adaylarını tanıttı. Babacan, Büyükşehir Belediyesi adayının Cenap Ekinci, Eğil ilçesi adayının Zeynel Bekil, Ergani ilçesi adayının Süleyman Efe, Kayapınar ilçesi adayının Hebun Aytekin olarak belirlendiğini açıkladı. Toplantıya Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen ile Ankara Milletvekili Sadullah Ergin, belediye başkan adayları ve partililer katıldı. Konuşmasında sorunların çözümünün demokrasi ve siyasetten geçtiğini belirten Babacan, “Yöneteceğimiz belediyelerde israfı yok edeceğimizden, çiftçilerimize, hayvancılarımıza nasıl destek olacağımızdan, etkin değil, aynı zamanda temiz yönetme iddiamızdan, kentsel yenilenme vizyonumuzdan, gençlere, kadınlara dair plan projelerimizden bahsetmek için buradayım. Fakat burası, seçmen iradesinin gasbedildiği bir şehir. Burası, seçimle kazananların yerine başkalarının atandığı bir şehir. Burası, iktidarın kayyım politikalarıyla sandığın yok saydığı bir şehir. Beştepe’dekilere göre Diyarbakırlının oyu önemsiz. Beştepe’dekilere göre Diyarbakırlının oyu değersiz. Demokrasilerde böyle bir şey olmaz” dedi.
‘GEÇİM SIKINTISI BİR NUMARALI SORUN’
Vatandaşların asgari ücret ve emekli maaşlarıyla geçinemediğini söyleyen Babacan, “İktidar herkesi yoksullaştırdı. ‘Rahat geçinebiliyorum’ diyen neredeyse kalmadı. Asgari ücretlisi de geçinemiyor, emeklisi de. Memuru da geçinemiyor, esnafı da. Çiftçisi de geçinemiyor, işçisi de. Öğrencisi de geçinemiyor, işletmecisi de. İnsanlar yoksullukta eşitlendi. Bu yönüyle baktığımızda en ‘eşitlikçi’ iktidarla karşı karşıyayız. Dokunmadığı tek bir insan yok. Bize gelen tek bir kişi yok ki, ‘ben bu iktidarın ekonomi politikasından memnunum, bana dokunmadı’ desin. Tek bir kişi yok ki, ‘benim standardım düşmedi, eskisi gibi yaşayabiliyorum. Gençlere ‘aman ha evlenin’ diyen bir iktidar var karşımızda. Evli çiftlere ‘üç çocuk’ diyen, aile kurumunu sözüm ona önemseyen bir iktidar. ‘Ben ekonomistim, benim alanım ekonomi’ diyen bir Cumhurbaşkanı’nın yönettiği bu ülke, bırakın ev-araba almayı, asgari ücretlinin açlığa mahkum olduğu bir ülke haline geldi. Mutlak yoksulluk geri geldi, mutlak yoksulluk” diye konuştu.
‘İNSANLARIN DİLLERİYLE, KÜLTÜRLERİYLE KAVGA EDEN BİR TÜRKİYE İSTEMİYORUZ’
Bütçe görüşmelerinde Kürtçe konuşulduğu için ‘Bilinmeyen dil’ olarak tutanaklara geçildiğini söyleyen Babacan, şöyle dedi:
“Ülkemizin DEVA’sının her zaman birlikte, beraberlikte, barışta, demokraside olduğunu söyledik; söylemeye de devam edeceğiz. Demokrasinin yerelden başlayacağını söyledik, söylemeye devam edeceğiz. Erdoğan, Diyarbakır’a geldiğinde, şehirde Kürtçe afişler asılıyor değil mi? Ankara’ya gidince işler değişiyor. Burayı unutuyorlar. İşte daha geçtiğimiz ay, Meclis genel kurulunda bütçe görüşmelerinde yine bir Kürtçe krizi yaşandı. Neymiş, Kürtçe konuşulmuş. Ne büyük ayıp değil mi? Ülkemizde en çok konuşulan ikinci dil, meclis çatısı altında ısrarla ama ısrarla yok sayılıyor. Tutanaklara X yazıyorlar. ‘Bilinmeyen dil’ yazıyorlar. Ne demek bilinmeyen dil? Fransızcayı, İngilizceyi bilenler, konuşulduğunda tanıyanlar, ülkemizde milyonlarca insanın konuştuğu dilin hangi dil olduğunu bilmiyor. Öyle mi? Şimdi en son tutanaklara baktık. Bu sefer ne yapmışlar? Üç nokta koyup, altına da ‘Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi’ demişler. ya şunun adını bir koyun ya. Siz bunun adını koymazsanız bu ülkede eşit vatandaşlıktan bahsedemezsiniz; bu ülkede temel haklardan bahsedemezsiniz. Ne oldu kürsü özgürlüğüne? Kürsüde ifade özgürlüğü yok mu? Aynısını Süryanice için de yaptılar. Mardin vekilinin Süryanice bayram kutlamasına tahammül edemediler. Yine tutanaklara üç nokta, altına da ‘Türkçe olmayan dil’ yazdılar. Biz, insanların dilleriyle, kültürleriyle kavga eden bir Türkiye istemiyoruz. Diyarbakır Büyükşehir’e de, bütün ilçelerimize de DEVA olacak adaylarımızı işlerinin başında göreceğiz. Kayyım uygulamasına maruz kalan belediyelerimiz için çalışmak, sadece Diyarbakır’a borcumuz değildir; demokrasiye borcumuzdur, adalete borcumuzdur. Diyarbakır için ödevimize çalıştık.”